Kısa bir tatil için Türkiye'ye geldim. Hemen bir yazı yazayım dedim madem burdayım. En son bir ay önce yazmışım. Zaten bundan bir on gün önce felaket hastaydım. İki kulağımda da iç kulak iltihabı olmuşum. Ağladım resmen bir gece sabaha kadar ağrıdan. Neyse, bu arada Erasmus'a gelecek öğrenciler belli olmaya başladı. Herkesin kafasında bir soru işaretleri. Ben de iki ülke değiştirmenin, iki vize iki oturma iznine başvurmanın, kısacası yedi ay Avrupa'da olmanın bana kattıklarını Artı eksi şeklinde yazayım dedim.
Önce eksiler
- Hastalık: Çeken bilir derler ya, aynen öyle. Şimdiye kadar bu kulak rahatsızlığından önce bir de çok kötü kusma falan yaşamıştım. O zaman bile dayanmıştım doktora gitmemek için. Ama kulak malum apayrı bir mesele. Neyse, Avrupa'daki en zor şey hastalık!!! hasta olduğunuzda doktora gitmek bir dert, çünkü her hastaneye gidemiyorsunuz, gitseniz sigortanız bazen ödemiyor önce kendiniz ödemeniz gerekiyor. Sonra size geri ödeme yapıyorlar. Burda Majezik olan ilaç orda başka bir isimde oluyor. İlaçlar pahalı oluyor vs vs. Öneri:Mutlaka güzel bir ilaç programı yapın ona göre yanınızda getirin
- Özlem: Ben üniversite'yi Ankara'da okudum, ailem İzmirdeydi. Yani kısacası 5 sene yanlız yaşadım. O yüzden benim için Yurtdışına gitmek daha kolaydı. Ama ilk defa ayrılıyorsanız ailenizden çok zor bir durum olabilir.Öneri: Ama artık teknoloji var. Ailenize mutlaka Skype öğretin. Olmuyorsa bile Skype'a kredi kartından para yükleyin. Sabit hatları aramak sudan ucuz oluyor. Porto'dan İzmir'i cepten aramanın dakikası 60 cent iken, Skype'la 3 cent.
- Vize, Oturma izni: Bazen kadere küfrediceksiniz. Niye Türkiye Avrupa Birliği'nde değil diye. Vize işleri, oturma izinleri bazen gıcık bir hal alabiliyor. Öneri: Buna hiç canınızı sıkmamak, sonuçtaki mutlu sona kendinizi hazırlamak en iyisi.
- Yemek: Ah nerde anacığımın yemekleri.... bu lafı diceksiniz. Hele de maddi durumunuz her gün dışarıda yemeğe elverişli değilse, sürekli domuz etli yemeklerden bıktıysanız(not: din tamamen insanın kendi vicdanıdır, ama işin bi de kültür kısmı var ben 23 senedir bu gıdayı yemediğim için bana çok kokuyor, çok ağır geliyor. Herkesin yeme yemememe nedeni farklıdır ne sorgularım ne de benimkini sorgulatırım) en iyisi evde yapmak. Öneri: ratik olarak krep, mantar sote hem cep dostu hem besleyici yemekler.
- Alışveriş: Yurtdışında hangi marka çamaşır detarjanı iyidir, hangi makarna daha lezzetlidir bilemezsiniz. Pahalı bir markaya para bayılıp taddan yiyememek, kokudan kullanamamak var.(tecrübe konuşuyor :)) Bu durumda Öneri: Marketlerin kendi markaları. Genelde hesaplı ve pahalı markalarla yarışır düzeyde ya da biraz alt düzeyde oluyor.
Artılar:
- Dil: İngilizce geliştirmek için en ideal şey yurt dışına çıkmak. Kısa bir anekdot:
- Barcelonadayız. Hosteli bir türlü bulamadık. bir amcaya dert anlatmaya çalışıyoruz. ingilizce bilmiyor. derken aklıma bu şarkı geldi:
dedim bu şarkıda donde estas yolanda? yolanda nerde demek? dedim donde estas hostel X? adam tarif etti el hareketleriye ve bulduk :) ben en azından bir cümle ispanyolca öğrendiysem siz eminim ingilizceyi geliştirirsiniz.
- Tecrübe: Artık kendi başıma idari işler nasıl olur, yurt dışında nasıl yaşanır, tamirat nasıl yapılır öğrendim. hepsinden önemlisi kendi ayaklarımın üstünde daha rahat duruyorum. Mesela başka bir şehre gitsem Türkiye'de artık hiç korkmam ya da çekinmem. Çünkü yurtdışında çok daha zorunu yaşadım.
- Gezmek: Zaten bu programa gelmeden önce Fransa, İtalya, Maceristan, Avusturya, Çek gezmiştim. Ama İtalya'dayken küçük kıyı kasabalarına hiç gidilmemiş yerlere gitme şansım oldu. Portekizi geziyorum. İspanyaya gittim. Bence gayet iyi bir skor :D
sorularınızı bekliyorum :)